Travma Bilgili Okul yaklaşımının Türkiye’de yaygınlaşmasınının hayalini kuran Uzman Psikolog Tuğçe, yirmi yıllık klinik deneyimi boyunca nöroçeşitliliği olan çocuklar, aileleri ve öğretmenlerle çalışarak gelişimsel farklılıkların ve travmatik deneyimlerin çocuğun öğrenme süreci üzerindeki çok katmanlı etkilerini anlamayı ve bu alanlarda duyarlı uygulamalar geliştirmeyi kendine amaç edinmiştir.

 

Tuğçe, travma bilgili okul modelinin özünde yer alan “kapsayıcılık”, “yaşına ve ihtiyacına uygun yanıt verebilme” ve “birlikte çözüm arayan eşlikçi olma” yaklaşımını, hem bireysel seanslarda hem de okul tabanlı programlarda uygulamayı hedefler. Travma bilgili okullar yaratıldığında travma bilgili öğretmenler, çocuğun bulunduğu her ortamın sinir sistemlerinin doğal olarak güvende hissetmesine alan açılması olarak tanımış olurlar.

 

Tuğçe klinik pratiğinin temeline bağlanma teorisini, çocuğun duyusal ve duygusal ihtiyaçlarını anlamak ve bakım veren-çocuk ilişkisi aracılığıyla beynin gelişimini desteklemeyi alarak çalışmalarını yürütür.

Riskli bebeklerden ergenlere uzanan geniş bir yaş aralığında çalışırken, beynin yapı ve işlevinin travma, bakım verme kalitesi ve çevresel koşullarla nasıl şekillendiğini anlamaya odaklanmıştır.

 

Tuğçe, fizyoterapi alanında Bobath yaklaşımını benimsemiş ülkemiz için önemli hocalarımızla birlikte çalışıp nörogelişimsel basamakların bebek ve çocuk hareket gelişimindeki kritik rolünü öğrenmiş ve bu dönemde, çocuğun motor gelişimiyle sinir sistemi regülasyonu arasındaki güçlü ilişkiyi kavrayarak duyusal ihtiyaçların düzenlenmesine yönelik bakışını güçlendirmiştir.

 

Tuğçe Bilgi Üniversitesi’nde Travma ve Afet Çalışmaları Uygulamalı Ruh Sağlığı Yüksek Lisansını yaparken, travma bilgili yaklaşımların önemini, beynin biyolojik temellerini, travmanın bellek ve bağlanma sistemleri üzerindeki etkilerini derinlemesine incelemiştir.

Çocuklarla olan ilişkisini yalnızca bir müdahale değil, bir yaşam biçimi olarak benimser; her bir çocuğun ritmine, geçmiş deneyimlerine ve benzersiz ihtiyaçlarına derin bir duyarlılıkla yaklaşır.

Tuğçe yüksek lisansını yaparken travma bilgili hareket ve yoga ile tanıştıktan sonra, çocuklar ve ailelerle beden temelli grup çalışmalarını kurgulamaya başlamış; bedensel farkındalık, öz düzenleme ve birlikte oyun yoluyla güvenli alanlar yaratmayı hedefleyen çalışmalar yürütmüştür.

Bu çalışmalar öğretmenler ve bakım verenlerle yürüttüğü danışmanlık süreçlerinde, travma bilgili okul vizyonunun öğretmen-çocuk ilişkisinde şefkatli, esnek ve duyarlı bir eşlikçilik geliştirme boyutuna vurgu yapmaktadır.

 

Tuğçe öğrendiği pratikleri ve EMDR, Sensorimotor Psikoterapi, Kum Tepsisi Terapisi ve Travma Bilgili Yoga yaklaşımlarını, yirmi yıllık klinik deneyimiyle bütüncül bir çerçevede birleştirerek çocuğun iyilik halini önceliklendiren, nörogelişimsel ihtiyaçlarını gözeten ve güvenli bağlanma ilişkilerini destekleyen programlar tasarlamakta ve uygulamaktadır.

 

Travma Bilgili Okul projesi kapsamında öğretmenlere, ebeveynlere ve çocuklara yönelik beden temelli farkındalık, regülasyon ve duyusal-duygusal güvenlik içerikli programların geliştirilmesinde aktif rol almakta; okullarda güvenli, duyarlı ve sürdürülebilir öğrenme ortamları yaratmaya katkı sunmaktadır.

 

Bağlanma perspektifi Tuğçe’nin çalışmalarının merkezinde yer alır. Çocuğun kendini güvende, değerli ve anlaşılmış hissetmesini sağlayan bakım veren-çocuk ilişkisini, tüm gelişimsel ve terapötik süreçlerin temeli olarak görür. Ona göre travma bilgili bir yaklaşım, çocuğun sinir sisteminin regülasyonunu yalnızca teknik bir hedef olarak değil, ilişkisel bir bağ kurma fırsatı olarak ele alır; böylece çocuk her yaşta keşfetmeye, öğrenmeye ve duygularını ifade etmeye cesaret bulur.

Travma bilgili olmak, çocuğun yaşantılarını yalnızca davranış düzeyinde anlamaya çalışmakla kalmayıp, onun beyninin biyolojisini, bağlanma dinamiklerini, o anda ki ihtiyaçlarını, sinir sisteminni güvenlik ve güvenlik ihtiyacını kavrayarak yaklaşmak demektir. EMDR yaklaşımı, travmatik anıların işlenmesine güvenli bir yol açarken, bağlanma perspektifi çocuğun bir ilişki içinde görülme, duyulma ve değerli hissetme ihtiyacını onurlandırır. Sensorimotor psikoterapide “anda kalmanın” ve bedensel farkındalığın gücü, çocuğun o anki ihtiyacını tanıyıp düzenlemeyi öğrenmesine alan açar; mindful adımlar dediğimiz bu farkındalık temelli müdahaleler çocuğa öz düzenleme becerileri kazandırır. Travma bilgili yoga ise bedenin izlerini sürerek, sinir sisteminin güvenlik arayışını duyarlı ve bütüncül bir şekilde destekler.

Bu yaklaşımlar birbirini tamamlayan, örtüşen ve birlikte uygulandığında uzmanı daha duyarlı ve etkili kılarak çocuğun travmayı işlemleme kapasitesini ve strese verdiği tepkileri sağlıklı biçimde dönüştürmesini kolaylaştıran bir yapı oluşturur. Tuğçe’nin çalışma biçimi yalnızca bir terapi tekniği değil, çocuğun iyilik halini, keşfetme cesaretini ve güvenli bağ kurma hakkını merkezine alan bir yaşam şeklidir.

Bu projede Tuğçe, arkadaşlarıyla birlikte edindiği ve içselleştirdiği travma bilgili bakış açısını paylaşarak, çocukların ve ailelerin güçlenmesini destekleyecek gönüllü toplumsal çalışmalar üretmeyi hedeflemektedir. Bu çalışmalar, çocukların kendilerini ifade edebilecekleri güvenli okullar ve alanlar yaratmayı, duygularını keşfetmelerine ve paylaşmalarına eşlik etmeyi, eğitimcilerin ve ailelerin ihtiyaç duydukları destek ve bilgiyi şefkatle sunmayı amaçlamaktadır. Toplumsal gönüllülüğü bir sorumluluk bilinciyle ele alarak, iyileşmeyi sadece terapi odasıyla sınırlı bırakmayan, yaşamın her alanında güven, anlayış ve dayanışma temelli ilişkiler kurmayı önemseyen bir yaklaşımı yansıtmaktadır.